SOSYAL FOBİ

Uz. Psk. Aliye KARAŞAHİN

Asıl adı sosyal anksiyete bozukluğu olan durum genel olarak; yeni bir ortamda insanlarla tanışmak, topluluk içinde konuşmak, sahneye çıkmak gibi grup içinde yapılacak eylemler karşısında kaygılanma durumu olarak tanımlanabilir. Bu bozukluğa sahip bireyler topluluk içindeyken yüz kızarması, ses titremesi, ellerin soğuması, bacak sallama, aşırı terleme, ağız kuruluğu, kalp ritminin artması gibi bazı bedensel duyumlar yaşarlar.

Sosyal fobi sorunu yaşayan insanlar genelde güvensiz hisseder, topluluk içinde hata yapacağına dair endişeleri hiç dinmez, söyledikleri ya da söyleyemedikleri ile ilgili kendilerini sürekli eleştirir ve diğerlerine kötü bir izlenim vereceğinden korkarlar.

Sosyal fobinin nedenlerine baktığımızda; kalıtımsal faktörler, ailesel faktörler ve bağlanma kuramına dair bir takım sebepler sayılabilir. Rickman ve Davidson’un yaptığı araştırmada davranışsal ketlenmesi yüksek olan çocukların ebeveynlerinin içedönük yapı sergiledikleri, yüksek derecede kaçınma ve utangaçlık gösterdikleri, yeni durumlara karşı kaygılı davrandıkları bulunmuştur. Bir başka ifadeyle sosyal fobide ailenin rolü büyüktür, kalıtımın dışında da çocuğun aile bireylerini rol model almasının sosyal fobik yapılanmaya olumsuz katkısı görülmektedir. Kaygılı ailelerin kaygılı, çekingen çocukları olmaktadır.

Türkiye’de yapılan çocuk ve ergenler üzerinde gerçekleşen bir çalışmada ise sosyal fobiye sahip çocukların annelerinin daha yüksek oranda kaçınma davranışı sergiledikleri ve somatizasyon, depresyon puanlarının da daha yüksek olduğunu saptamışlardır. Mutsuz anneler, sosyalleşemeyen çocukları büyütüyor gibi görünüyor. Unutmayalım ki her çocuk gördüğünü yapar.

Ayrıca birçok araştırma sosyal fobisi olan çocukların ebeveynlerinin müdahaleci, eleştirel, çok olumlu geribildirimde bulunmayan, çocuğa yönelik korumacı bir tutum sergilediklerini göstermektedirler. Eğer çocuğu sürekli eleştirir, ‘yararına’ kisvesi adı altında kısıtlar, korumak amacıyla özgürlüğünü engellerseniz çocuk bu süreci içselleştirip içe dönük bir kişilik oluşturuyor. Sürekli çekmeceleri açan küçük bir çocuğa hayır demek onun merak duygusuna, kaba motor gelişimine ket vurmaktır. Bisiklet sürerken ya da yüzerken çocuğun deneyimlemeden sürekli kontrol ederek ve anne gözetiminde olması onu korumak yerine ‘sen tek yapamazsın’ ‘her yeni eylem tehlikeli’ mesajlarını verir.

Anne ile çocuk arasında bir iyi bir kötü, bir seven, bir eleştiren ambivalans bağlanma türüne sahip ilişkilerde de çocukların daha çok sosyal kaygı sorunu yaşadığı bilinmektedir. Dolayısıyla annenin çocukla kurduğu bağlanma stili ve rol model olması açısından annenin tüm davranışları çocuğun kişilik yapılanmasını doğrudan etkilemektedir.

Bu nedenlerle çocuğu özgür yetiştirmek, sevgi ve ilgiden mahrum bırakmamak çocuğun sağlıklı bir kişilik yapılanması için temeldir.