HASTALIK SENDROMU

Hastalık  Sendromu
(Kardeş ya da Arkadaşı Kullanma)

Hastalık Sendromu pasif saldırgan teknikleri işletir. Bunu kontrol kazanmanın öncelikli bir modu olarak kullanan kardeşler ve arkadaşlar, genelde hayat gerçekleştirmenin zor olduğu beklentilerle yüklü olarak değerlendiren çok gergin insanlardır. Herhangi bir hastalığın bilinen oranlarını abartarak, onlardan dolayı başarısızlıkları için sorumlu tutulamayacaklarını öne sürerler: “Son derece kötü hissederken, nasıl senin partine gelebilirdim?” “Hepsini evinin etrafından getirebilecekken, benim kasabadaki yolda araba kullanmamı mı bekliyorsun?”

Migrenden astıma, ülserden kalp yetmezliğine, sırt ağrılarından en kötülerine sıralanan rahatsızlıklardan sıkıntı çeken bu insanlar, kökenleri gerçek olsun veya olmasın aktüel belirtileri beklerler. Bunlar aynı zamanda aşırı yüklenilmiş sistemlerin barometreleridir. Hepsinin altında onlar, yardım için bir ihtiyaç veya yetersizliği gönüllü olarak kabullenmeyen mükemmeliyetçilerdir. Hastalıkları onlara istenmeden sempati ve desteğin bir yolunu sunar. O başarısızlık korkusunda değişmez ve derin bir şekilde yönlendirilmiş olan içsel uyuşmazlıklarını doğruca görebilen büyük bir kavrayışla birliktedir. Hastalıkları, başarısızlık riskini olmaktan ve uğraşmaktan onları özgür bırakır. Aynı zamanda hasta oldukları için sizi köleleştiklerinde dolayı özür dileme gereksinimi duymazlar.

Onları sorumluluklarından bağışlayan hastalık hastası olan kardeşlere, karşı konulması aşırı derecede zordur. Sonunda kabullenmiş olan siz, orantılı gücünüzden dolayı üstünlük hissedebilseniz bile ailenin sorumluluklarınızla ve müthiş bir hayal kırıklığı beklentisi ile başa çıkması gereken biri olacaksınız. Kırgın olsanız bile hasta kardeşinize/arkadaşınıza karşı durmak zordur.

“Büyürken” diyor Mary, “kız kardeşim Sally tüm dikkati üzerine çekti. Onun beni korkunç derecede dehşete düşüren, aşırı farklı seslerle ortaya çıkan, suratını buruşturan, seğirten Tourette Sendromu olarak adlandırılan bir hastalığı vardı. Ben doğduğumda o beş yaşındaydı. Ve onun farklı olduğunu hiç hatırlamıyorum. Doktorların hiçbir şey yapmadığını ama onu baskıdan uzak tutmamızı söylediklerini hatırlıyorum. Stres olduğu zaman daima en kötüsü olmuştu. Evde gerilim olduğu zaman, Sally seğirmeye ve “Bok ye”, “Defol git” gibi sözlerle bağırmaya başlıyordu. Söylenecek en az şey, büyümek için esrarengiz bir çevre olduğudur. Ama Sally’e yüklenebilecek yüce umutlar bana transfer edilmişti ve ben aile beklentilerinin çifte dozunu kabullenmek durumunda kalmıştım.”

Mary iyi bir öğrenciydi. Ama üzerindeki başarma baskısı şiddetliydi. “Örneğin okuldan eve 93 notu getirdiğim zaman, babam hemen bunun sınıftaki en iyi not olup olmadığını sormayı alışkanlık haline getirmişti. Bu benim hep yeterince iyisini yapamadığımı hissettirirdi.” Mary bir gün Sally gibi dikkat çekebileceğini fark etti. “Altı yaşındayken bir tepeden aşağıya doğru kayıyordum. Aniden dizim büküldü. Ben topuklarımda bir sertlik hissettim. Annem bana doğru koşarak geliyor ve babama haykırıyordu. Onlara bacaklarımdaki ağırlığı anlattığımda doktorların bir sakatlık bulmadıkları hastaneye doğru hemen yol almıştık. Anne babamın kaygılandığı ondan sonraki üç gün boyunca normal bir şekilde yürüyebilecek görünüyordum. Bu benim anne babamın Sally’den daha fazla benimle ilgilendikleri ilk zamandı.”

Mary’nin başarısızlıkları için “sinirliliğini” suçlamadaki davranış şablonu, Sally dahil ailesini zorlayarak, ne zaman ağrılarından dolayı zorlansa baş ağrıları ve mide kramplarından şikayetçi olmaktı. “Mide sancılarım kötüleştiği zaman, Sally yatağıma akşam yemeğimi getirir ve benim için günlük işleri yapardı. Sonunda onun o küfürlü söylemleri benim için anlamlı oldu.”

Sadece şimdi Mary’nin taktiklerinin amacının problemleri için sempati toplamak olabildiğini ve aynı zamanda anne babasının onun üzerinde sahip olduğu beklentileri azalttığını fark etmeye başlıyordu. Ve de hasta birinden rica edilmediğini.

W. & M. Hapworth – J. R. Heilman